Uzun zamandır fark ettiğim fakat bir türlü konuşma fırsatı bulamadığım bir konudan bahsetmek istiyorum; Akıl nedir? “Akıllı Olmak” dediğimiz de ne anlamalıyız? “Zeki Olmak” ile ilişkisi ne derece doğrudur? Kurnazlık akıllı olmak anlamına gelir?
İlk önce “Zeka” kavramı ile başlayalım. Zeka tanım itibari ile “İnsanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü.” olarak ifade edilmektedir. Yani dikkat ederseniz “Zeka” tanımda da geçtiği gibi “Akıl Yürütme” yeteneğini ifade eder. Bu zeki olmayanların akıl yürütemeyeceği anlamına gelmez. Tanıma devam eder isek; düşünmek ve akıl yürütmek için de nesnel gerçeklerin algılanabilmesi, kavranması, yargılanması ve bir sonuç çıkartılabilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Genel itibari ile tanımları benzerlik gösterse de “Akıl Yürütme” dediğimiz olay analizinde zekanın oldukça büyük bir etkisi olduğunu anlayabiliyoruz. Zeka zaman ile kısmen değişmek ile beraber doğuştan kazandığımız bir yetenektir. Belki üzüleceksiniz ama yaşayan çoğu insan ne yazık ki oldukça vasat ve altında bir zekaya sahiptir. Genetik olarak anne babalarımızdan aldığımız bu miras sonucu büyük oranda etkilese de tam anlamı ile iki zeki bireyin çocuklarının zeki olacağı veya tersi duruma da bizi götürebilir.
Bunu tarihte uçsuz bucaksız topraklarda hiç eğitim almamış fakat oldukça zeki insanların bulunmasından da rahatlıkla anlayabiliyoruz. Bu sebeple günümüz demokratik eğitim sisteminde yani en azından benim için ülkenin her köşesinde saklı kalmış olan bu zeki insanların bulunması, eğitime ve ülkeye kazandırılması çok büyük önem arz ediyor.
Peki zeki insan mutlaka akıl yürütebilir mi? Elbette ki hayır! Zeka her ne kadar “Akıllı Olmanın” temel taşı olsa da bireyin bunu başarabildiği anlamına gelmez. Çünkü eylem ancak zekanın doğru kullanımı ile ortaya çıkabilir. Yani durağan bir toplum içerisinde, durağan bir eylem ile zamanını geçiren birey kaçınılmaz olarak ne kadar zeki olursa olsun “Akıl Yürütme” işlemini tam anlamı ile yapamayacaktır. Aynı zeka oranlarında olan iki bireyden bir tanesi Ağrı’da çobanlık yaparken bir diğeri Ankara’da okula gidip iyi bir eğitim aldığını düşünelim. Sonuçta ileriki yıllarda belki iyi bir Felsefeci, Doktor veya Yazar kazanılabilecekken diğer birey çobanlık yaparak sahip olduğu zekayı hiç bir şekilde kullanamayacaktır.
Elbette bu her eğitimin bizi “Akıllı Olma” kavramına götürdüğünü düşündürtmesin lütfen. Çünkü eğitim ancak doğru bilgi yüklemeleri, gelişimi, objektif bakış ve öğrenme ile doğru yola sapabilir. Günümüz de modern devletlerin bile (muhtemel ki bilerek) sıradan vatandaşlarına bu eğitimi vermediği de aşikardır. Bu sebeple eğitim ile akılı aynı yola soktuğumuz halde 20 yıllık eğitim sonrasında bile doğru analiz yeteneklerinin gelişmediği sıklıkla görülmektedir.
Karıştırılan bir diğer konu ise “Kurnazlık” kavramıdır. İnsanlar Zeka ile Aklı ve hemen peşinden de Kurnazlığı birbirlerine karıştırırlar. Akıl ile aralarındaki temel farklar vardır.
Akıl; zekanın kullanılarak analizler ile sonuç çıkartma yeteneğidir. Gerçeği ve doğru olanı araştırır, tartışır ve ortaya koyar.
Kurnazlık; zekanın kullanılarak analizler sonucu gerçeği ve doğru olanı kişisel çıkar için saptırma yeteneğidir. Yanıltır veya manipüle eder.
Kurnazlık genel itibari ile belli bir zeka ile yapılmaya çalışılsa da vasat veya hemen üzeri kişiler tarafından uygulanır. Bu kişiler karşılarındaki insanları kullanır, manipüle eder ve haliyle kandırır. Toplum kandırıldıklarından olsa gerek bu insanları genel itibari ile “Akıllı” zannetme eğilimindedir.
Tekrar başa dönelim; Akıl yürütme kavramı için zekanın öneminden bahsetmiştik. Eğer doğru eğitim ile bu beceriyi kazanabildiyseniz etrafınızdaki “Akıllı” veya “Kurnaz” kişileri ayırt edebiliyorsunuz demektir. Dolayısı ile gerçeği manipüle eden kişilerin bunu nasıl yaptığını, neden yaptığını ve olası sonuçlarını da anlıyor olmalısınız. Elbette bu her daim size komplo kurulduğu sonucunu da çıkartmamalı. Bazı dostlarınız sizden sakladıkları gerçekleri sizi önemsedikleri için de söylemiyor ve kurnazca davranıyor olabilirler. Tabi burada saklanan asıl amacın sebeplerini de sizin iyi düşünmeniz gerekiyor.
Peki “Kurnaz” bireyin yaptıklarını fark ettiğiniz de ne yapmalısınız? Burada iki seçenek ortaya çıkıyor. Birincisi yapılan kurnazlığı ortaya çıkartarak olayın devamını engellemek. Ama ben daha çok ikinci seçeneği tercih ediyorum sanırım. O da yapılan kurnazlığı fark etmek fakat sessini çıkartmadan olayı izlemeye devam etmek.
Belki bazılarınıza bu tuhaf gelecektir. Yapılan manipülasyonu ve saklanan gerçekleri bilmenize rağmen söylememek. Bunun bir çok eksileri yanında artıları da var elbette. Mesela kendini kurnaz zannedip etrafını kandıran kişinin yaptıklarını takip edebiliyorsunuz. Onu manipülasyonuna devam ettirebilmesi için ani sorular, küçük rastlantısal farkındalıkların yaratılması vs. eğlenceli olabiliyor. Saf bir kötülüğün olmadığını düşündüğümüz için bu küçük dünyalardaki sahte gerçeklikleri kullanarak insanların belki vicdanına oynayabilirsiniz.
Bunu niçin yapığımıza gelince. Kurnaz bireyin yaptığı planı yüzüne çarpmak sadece yapacağı diğer kurnazlıklarda daha dikkatli adınlar atmasına sebep olacaktır. Eğer doğru cümleleri ve hareketleri yaparsanız saklanan gerçekleri bir gün size kendileri itiraf edecek ve kurnazlık yapmayı bırakacaklardır.
Unutmayın siz “Akıllı” olansınız.
Farkındalıklar dolu bir gün diliyorum.