Köy enstitüleri ile ilgili bir iki kitap okuyunca kütüphanemdeki bu kitabı da aradan çıkartmak istedim. Kitap iki kısımdan oluşup birbirine benzer yazıları içerdiğinden pek verimli değil. İlk kısım ise oldukça güzel anlatımıyla bize Hasan Ali Yücel ve düşünce felsefesini anlatmaya çalışıyor.
Hasan Ali Yücel’in fikirlerini temel aldığı kişi aslen Mustafa Kemal’dir. Onun da ilim ve fen uğraşısı ile eğitimde devrim fikirlerine ciddi anlamda yön verecek olan tek kişi Hasan Ali Yücel’dir. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarına baktığı 7 yılı aşkın süre boyunca yaptıkları, ondan sonra gelenlerin 70 yılda yaptıklarından fazladır. Sadece dönemi boyunca 500 edebi eserin çevirisinin yapıldığını söylersek katkısının ne boyutta olduğu anlaşılacaktır.
Günümüzde bir kesimin hala iftiralar ile komünist yuvası dediği hatta fahişelerin yaşadığını söylediği bilim merkezlerinde yapılanlara hayret ile bakmaktayız. Fakat kitap bunlardan ziyade Hasan Ali Yücel’in kişiliğine ve hayata bakış perspektifine odaklanmış.
Mevlevi bir felsefecinin hayatını şüpheye dayalı pozitif bilimlere yönlendirmesi ve bunu etrafındakileri dahil ederek yapması takdir edilesi bir başarı. Hasan Ali Yücel’in bakışı iki temel taşa oturtulmuş; Birincisi eleştiri, ikincisi ise özgür eleştiri ile sorgulanan tarih anlayışı. Kişi kendisine öğretileni değil kendisi bizzat konunun doğrusunu öğrenmeli, öğretilen şeyi ele alıp objektif veriler ile değerlendirdikten sonra bir kanıya varmalıdır.
Hukuk fakültesinde okurken bir hocası, kendisini eleştiren öğrencisini azarlayınca fakülteyi o an bırakıp felsefe bölümüne geçer. Zaten kurduğu köy enstitüleri modelindeki eğitim anlayışı da bunun üzerine dayanmaktadır. Öğrencinin kendisinin yaptığı, kendisinin öğrendiği ve her şeyi eleştirdiği/sorguladığı bir yapı.
Tarihi öğretimi kahramanlıklar ve zaferler üzerine kurmaktansa, ekonomik yapı ve haksızlığa karşı ayaklanan halk hareketleri üzerine kurmayı yeğlemiştir. Bu sebeple mezun öğrenciler yöneticisini yani öğretmenini daha okuldayken sorgulayarak iktidara biatı değil, eleştiri ve hesap sormayı öğrenmiştir.
Kitap bir çok kaynak vererek bunlardan bahsetmiş olup Hasan Ali Yücel ile ilgili ayrıntılı araştırma yapmak isteyen kişiler için güzel bir yol haritası çiziyor. Açıkçası ben bir kaç kitabı almayı düşünüyorum.
Yücel’in analizinde bu kaynak kitaplar haricinde kızı Canan Eronat Yücel ile görüşen Celal hoca ondan babasının ses kayıtlarını dahi dinlemiş. Canan hanım artık aramızda değil fakat yazdığı bir iki kitap ile babasının bakan iken ve sonrasında neler yaşadığını , nasıl yalnız bırakıldığını ve iftiralar atıldığını gözler önüne sermiş.
Ülkesine adanan ömründe bakanlığında sürekli komünistleri korumakla, sonradan da aslen komünist olmakla suçlanacak olan Hasan Ali Yücel CHP’den de dışlanacak ve kenara itilecektir.
En başta Mustafa Kemal’in 1931 yılında ülke genelinde yaptığı geziye de müfettiş olarak katılan Hasan Ali Yücel, önderimizi daha yakından tanıma fırsatını 33 yaşındayken bulmuştur. Gezi sırasında Mustafa Kemal’in de gözüne giren bu genç adama yönelttiği soruya Hasan Ali Yücel’in cevabı ile yazımızı sonlandıralım.
3 Mart 1931’e kadar devam eden bu üç aylık gezi esnasında Mustafa Kemal, bir gün, yanında bulunanlara “Türk milleti ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir?” diye sorar. Yanındakiler doğal olarak görüşlerini bildirirler. Sonra Hasan Ali söz alır; “Paşam” der; “Türk milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse o zaman kurtulmuş olur.”
Hala kurtulamadık Hasan Ali abim ama ümitliyiz ve seni seviyoruz.