Modern Fransa Tarihi – III

Bir önceki yazıya buradan

1830 Temmuz Devrimi

Yeni kralımız X. Charles ülkenin tozunu attırmaya kararlıydı. Muhalefet sansürün azaltılmasını, seçimin genişletilmesini falan isterken birden meclisi kapattı. Seçimler iptal edilmşti. 30 milyon Fransa vatandaşının 100 bini oy kullanıyordu ya işte onu 25 bine düşürttü. Basına inanılmaz sansürler ve yasaklar getirdi. Elbette halk bu kararları kabul edemezdi ve tepkiler tekrar alevlenmeye başladı.

27 Temmuzda Paris’e barikatlar kuruldu. Halk tekrar ayaklanmıştı. 28 Temmuzda meclis öğrenci ve işçilerin eline geçti. 2 gün sonra ise kral tahttan indirildi ve yerine Orleans hanedanında  Louis-Philippe tahta geçti. Böylece uzun süren Bourbon hanedanlığı Fransa için sona erdi.

Yeni gelen hükümdarın 1830 yılından sonraki 18 yıllık dönemine ise Temmuz Monarşizmi adı verilir. Yani kısaca şöyle diyebiliriz. Eski kral gücünü kullanarak zıvanadan çıkıp nalıncı keserini kendine yontmaya başlayınca halk bir hareketle kralı tahttan indiriyor. Yenisi geliyor ama oda tozutuyor 4-5 yıla. Sağ ve sol denilen kişilerle anlaşmaya giderek bir nevi denge politikasını bulmaya çalışarak geçen ilk yıllarından sonra bürokrasiyi ele geçiriyor. Kendi adamlarını yerleştirip gücü ele geçirince muhalefet edenlere baskıya ve zulme başvuruyor elbette. Bir çok ayaklanmayı bastırıyor. Suikast ve öldürülme girişimleri peşi sıra geliyor. Tıpkı II.Abdülhamid’e saldırılar gibi bu krala da suikastler düzenleniyor devrimciler tarafından. II.Abdülhamid’in bir benzeridir diyebiliriz.

Baskı rejimi bir çok defa ucuz atlattığı isyanları 1846 yılındaki büyük ekonomik buhranla beraber bastırmakta zorlanıyor. Avrupa’da sanayi devrimi tamamlanmış ve ticari işletmeciler ve şehir halkı nispeten ekonomik olarak toparlanmıştı. Lakin alt/orta tabaka nispeten düşük maaş alıyor ve günde 15 saate yakın eşek gibi çalışıyordu. Oy kullanma haklarının olmaması, şikayetlerinin hiç sallanmamaya başlanması, en küçük isyanın kürek mahkumluğu ile sonuçlanması falan derken yine hafiften kıpırdanmalar arttı.

classicalmarxism1 (1).jpeg.png

Halk bu zenginlikten yararlanamadı dedik. Başka neler vardı peki yine büyük bir isyanı teşvik edecek? 1845 yıllarına kadar Fransa nüfusu oldukça artmıştı. Sanayi devrimleri fabrikaların sayısının artmasıyla çalışacak insanlara ihtiyaç duyuyordu. “Çocuk yapın ki zenginleşelim” diye nasihat veren krala uyan halkta yaptı çocukları çoğaldı. Zenginleşen tüccarlar ve patronlar olurken fakir kalan ve zenginleşemeyen halk ne olduğunu anlamaya başlıyordu artık. Birde üstüne Avrupa’da ekinlere bulaşan patates hastalığının vurması fakirlerin sabrını taşırdı. Parayı geçtim kıtlığın baş göstermesi insanları öfkelendirdi. İnsanlar yolları kesmeye milleti soymaya başladı.

Yine 1848 yıllarında  Karl Marx ve Friedrich Engels‘in birlikte yazdığı  Komünist Manifesto adlı yazısı Avrupa’da konuşulur olmuştu. Özel mülkiyeti ve sınıf ayrımlarını kabul etmeyen devletsiz bir toplum yaratma düşüncesi bu fakir halk tarafından destek görmeye başladı.

1848 Büyük Avrupa Devrim Hareketi

1848 yılında Rusya hariç neredeyse Avrupa’nın her yerinde özellikle zanaatkarlar yani mesleki işçiler başta olmak üzere fakir halk, öğrenciler ve köylüler harekete geçti. Paris, Berlin, Prag ve Viyana’da gösteriler ve isyanlar patlak vermeye başladı. Devrim temsilcileri parlamentoda kendilerini temsil ve haklar talep ediyorlardı. Özellikle Paris halkı buna top yekün destek olmuştur. Bunu tahmin eden fakat aniden gelişmesi sebebiyle tam önlem alamayan kral yinede sert önlemlere başvurmuştur. Halk silahlarla güvenlik kuvvetlerine sokaklarda karşı koymuş kanlı çatışmalar yaşanmıştır.

Ayaklanan işçi kesimi genel olarak; asgari bir ücretin belirlenmesini, günlük 10 saat çalışmayı ve haftada bir gün tatil yapmayı, oy kullanmayı, parlamentoda temsili istemişlerdir. Bu istekler elbette kabul edilmemiş direnişte devam etmiştir. (Yani kçını kaşıyıp kazanılan hakların nasıl kazanıldığını bilmeyen mal arkadaşlarımıza örnek olsun)

barricades in Berlin with Black red Gold flag.jpg

Uzatmayalım Fransa’da sonunda kral tahttan çekilmiştir. Gerçi bir çok yerde (Almanya mesela önemlidir) parlametolar ve yasalar değişti. Almanya’da bu devrimin en önemli önderi mesela büyük bir sanatçıdır; Richard Wagner. Avusturya-Macaristan ise çok zorlu bir sürece girmiştir. Çünkü bu kesim oldukça faklı etnik kökene sahip bölgeden oluşmaktadır. Bu hareket o bölgelerde bağımsızlık taleplerine de sebep olmuştur (Hırvatlar, Sırplar, Slovaklar, Slovenler, Çekler vs.). Avusturya İmparatoru uzun süre bu etnik bölünmeyi baskı ve basın sansürü ile durdurmaya çalışmıştır. Çünkü gelecekte bu özgür parlamento ve basın yöneliminin sonunda imparatorluğunun dağılmasını kaçınılmaz görmektedir. Beklendiği gibi yapılan bu hareketler imparatorluğu gerçekten dağıtmıştır. Benzer şekilde yakın bir tarihte amcasının darbeyle  indirilmesi sonucu tahta geçecek olan II.Abdülhamid (1876) yine benzer bir baskı ve sansür ağı ile Osmanlı İmparatorluğunu kaybetmemek için uğraş verecektir. Avusturya imparatoru gibi düşünmekle beraber kaçınılmaz olarak dağılma sürecine girilmiştir. Bazı şeyleri engelleyemiyorsunuz yani efendim. Monarşi yıkılmaktadır artık. Fakat kurulacak “Cumhuriyet” yapısı ile hemen demokrasiye geçiş sağlanamayacak. Çünkü insanları yönetim anlayışında demokratik cumhuriyeti tam bilmediği için hükümetleri ele geçirenlerin nasıl tekrar monarşiye geri dönme özlemlerine şahit olacağız.

Bir sonraki yazımız ile devam edeceğiz. Hoşçakalın..

Sonraki yazıya buradan