Modern Fransa Tarihi – I

Fransa tarihi eminim ki bazılarınız için sürpriz olacaktır. Alaka veya ilginizi bile çekmeyecektir. Fakat eğer kısa 5-6 yazı okursanız bilmediğiniz bir çok bilgiyi öğreneceğinizden eminim (evet bizi de yakından ilgilendiriyor). Kısa olarak modern Fransa tarihini anlatarak bazı bilgiler verelim. Osmanlı tarihi gibi öyle çok ayrıntılı bir anlatım yapmayacağım merak etmeyin.

Neden Fransa tarihi?

Birincisi; Fransız devrimi düşüncesi, toplum yapısının iyi anlaşılması. İkincisi; Devrim sonrası Fransa’nın yaptığı mücadele ve günümüze yönelişi. Bu iki ana eksende anlatmak istediğim yazıların çok uzun olmadan kısaca özetleneceğini belirteyim. Okunulduğu zaman “hea demek cumhuriyet kavramı, parlamento mücadelesi ve özgürlük için mücadele bu şekilde oluşmuş” demenizi istiyorum. Yine yazıların sonunda ve bazı aralarda ülkemizde ki durum ile kıyaslama yaparak bitireceğim. Hazırsanız başlayalım;

Dediğim gibi çok ayrıntısına girmeden konuşursak Fransa’nın Avrupa’daki çoğu devlet gibi monarşi ile yönetildiğini biliyoruz. 1600’lü yıllardan yaklaşık olarak Fransa devrimine kadar geçen süre boyunca (1789) ünlü Bourbon Hanedanlığı tarafından yönetilmişlerdir. Devrim sonrası bazı yıllarda tahtı yeniden ele geçirmekle beraber monarşinin bittiği 1789’dan sonra çok zayıflamışlardır. Bourbon Hanedanlığı sadece Fransa’nın değil İspanya, Sicilya, Orleans, Brezilya ve Parma gibi bir çok yerde de hak sahibi ve yönetimi bulunmaktadır. Günümüzde Lüksemburg, İspanya, Fransa ve Navarra kralları bu hanedan üyelerindendir. Ne aileymiş arkadaş…

monarsi-monark-siyaset-bilimi.jpg

Efendim hep anlattığım orta çağın din/tarım imparatorluğu zamanında bu aileler din adamlarını da kullanarak halk üzerinde feodal yapıyı oturtarak zenginleşmişlerdir. Halktan barış zamanı eşek yüküyle vergi istenmiş, savaş zamanı da “din adına cennet” vaatleriyle cepheye gönderilerek harp etmeleri talep edilmiştir. (İşte her zamanki klasik orta çağ) Bu Avrupa ve bizim Osmanlı Devleti’nin de devlet yapısının temelini oluşturmaktadır.

Fransa Devrimi 

Fransa’nın 1780’li yıllarda gelişen teknoloji ile savaş giderlerinin artması sebebiyle ekonomik bir dar boğaza sürüklenmeye başladığını söyleyebiliriz. Yukarıda anlattığım toplumum sömürülmesi artık bu yıllarda (aslında kısa bir süre evvelinde de) tepkiler almıştır.

Peki ama toplum bu feodalite ve sömürüyü geçmiş 1000 yılda fark etmemiş midir? Elbette bazı kesimler fark etmişlerdir. Yine bazı zengin lordlar, krallar, düşünürler ve yazarlar bunları görmüşlerdir. Fakat gördükleri bu manzaranın gerçekliğini tam anlamıyla anlatamamışlar, düzenleri bozulacak olan zenginler, din adamları veya krallar tarafından tepkiyle karşılanmışlar, yargılanmışlar ve susturulmuşlardır. Bazı bölge ve dönemlerde ortaya çıkan bu tip hareketler kolaylıkla büyümeden bastırılarak sömürünün üstü örtülmüştür. Köyde yaşayan ve sömürünün kaynağı olan fakir halk kitleleri ise eğitim seviyelerinin düşüklüğü, baskı ve korku dolayısıyla seslerini çıkartamayan güdümlü canlılar olmuşlardır.

Bu orta çağın karanlık ortamı ise “matbaa” denilen mucize alet tarafından yavaş yavaş aydınlatılmaktadır. Avrupa’da kağıt basımının kolaylaşması sonucu gazete, dergi ve kitap miktarları hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Fiyatların ucuzlaması bu mecmuaların halk tarafından da okunmasını sağlayarak farklı fikirler ve eleştirel düşünce yeşermeye başlamıştır. Şehirlerde yaşayan orta sınıf üniversitelere gitmeye, okumaya ve tartışmaya başlayarak 1780’li yıllarda toplum düzeni ve halk bilincini farklı açılardan irdelemeye başlamışlardır.

İşte gittikçe eğitimini artıran, asil zade olmayan (yani babadan zengin diyelim) orta kesim zenginleşmeye başlayınca bazı sıkıntılar baş göstermiştir. Çünkü bu kesim artık asilzadelerin sahip olduğu hakları yavaş yavaş talep etmeye, yapılanları eleştirmeye ve yönetimde söz sahibi olmaya başlamışlardır. Asilzadeler/soylular ise kendi ayrıcalıklarını korumak için bu kesime sıcak bakmamakta ve onları küçümsemekteydiler. Alt tabakada yaşayan insanlar ise aynı durumdaydı; “açız ve vergiler çok yüksek hacı bir şeyler yapın” diyorlardı.

wpid-Photo-Jun-12-2013-1241-PM.jpg
Rene Descartes

Orta kesim temel düşünce felsefesinde kimlerden etkilenmiştir? Bakın bunlar önemli;

İlk başta modern filozofun babası diyebileceğimiz kişi olan aklın ve eleştirel düşüncenin üstünlüğünü sürekli dile getiren Rene Descartes (1600-1650 arası eserleri).

İkincisi; yasama, yürütme ve yargı üçlüsünün ayrılması bağımsız olmasını, böylece dengede yürüyen bir sistem olacağını söyleyen yani kuvvetler ayrılığının yaratıcısı ünlü düşünür Montesquieu (1700-1750 arası eserleridir).

Üçüncüsü; Dini dogmalarla eserlerinde dalga geçen, din ve ifade özgürlüğünü anlatmaya çalışan tiyatro yazarı ve şair François Marie Arouet (Voltaire – 1700-1750 arası eserleridir).

Bir diğeri çoğunluk rejiminin ülkeyi yönetmesi gerektiğini söyleyen ve doğuştan her kesimin eşit olduğunu söyleyen ünlü düşünür Jean-Jacques Rousseau (1740-1780 arası eserleridir).

Bir diğeri insan hakları, ifade özgürlüğü, yasa önünde eşitlik ve anayasa hakkı vb. fikirleriyle ünlü düşünür Denis Diderot (1730-1780 arası eserleridir)…

Ne kadar çok ve peşi sıra değil mi? Bunlara ek olarak sömürgelerde yaşanan bağımsızlık hareketleri ve ABD özgürlük bildirgesi (ABD kolonileri yüksek vergilerden dolayı isyan etmişler ve Fransa’dan bağımsızlıklarını kazanmışlardır) vb. şeyler bu felsefeyi şekillendirmiş, halk içerisinde yayılmış ve destek görmeye başlamıştır.

Prise_de_la_Bastille.jpg
Bastille İsyanı

Kral XVI.Louis çareyi vergi artırmakta bulunca parlamento toplanmıştır. Yani evet Fransa’da tepkileri yumuşatmak için parlamento da bulunmaktadır aslında (1614 yılından beri). İşte parlamentoda orta sınıf temsilcileri vergilerin azaltılmasını, anayasa çıkartılmasını, ekonomik sorunlara karşı serbest ticareti vs. şeyleri talep etmişti. Kral ise bunları kabul etmeyerek ilk isyanın patlak vermesine sebep olmuştur. Paris’te ayaklanan bir grup Bastille Hapishanesi’ni ele geçirip mahkumları serbest bıraktı.

Uzun anlatmayacağız dedik yine sarmaya başladım. Efendim isyan patlayınca Kral dışarıdaki diğer krallara güvenerek bunları bastırmaya çalışıyor. Avrupa’nın feodal kralları ve kilise ise bu halk hareketini istemiyor. Çünkü oluşacak bu hareket kurulu olan feodaliteyi yıkacağı gibi ülkelerdeki iç karışıklığı artıracak. Yine Fransa’nın özgür yurttaşlara sahip olması sonucu alt kesimde hızlı bir ekonomik gelişimi beraberinde getireceğini ve Avrupayı kontrol edebileceğini görüyorlar. Bunları da ikinci yazımız da anlatacağız.

Sonraki yazıya buradan

“Modern Fransa Tarihi – I” için 6 yorum

    1. Kraliçe Marie’nin söylediğinden bahsedilse de doğruluğu tartışılır. Çünkü ondan önce de konuşulan bir şey. Muhtemelen aristokrasiye propaganda malmemesi olarak kullanmak için halkta dolaştırılan cümle. Sonradan pasta aslında ekmek falan diye söylendi ama kesinliği yok. Söyleyen kişi daha doğrusu bu kadar aptal birisi değil. Devrimde onunda kelle gitti doğal olarak.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.