Doğu Avrupa Turu – I – Belgrad

Arkadaşlarımız ile 2017 sonu itibariyle organize ettiğimiz Doğu Avrupa turumuzu yakın bir süre evvel tamamladık. Beni bu uzun seyahate çıkartan ana etken elbetteki tarihi iki şehri yani Viyana ve Prag’ı dünya gözü ile görmek idi. Fakat bir diğer ilgi çekici nokta ise yolculuğumuzu kara yoluyla yapacağımız için sadece geçeceğimiz ülkelerin turistik merkezlerini değil yerel köy ve kasaba yapılarını, nehir ve göl kenarlarını, alt yapı çalışmalarını vs. gözlemlemek yani ülkeyi tam anlamı ile görme fırsatı yakalamaktı. Yolculuk boyunca yakından tanıdığım bir çok arkadaşımın da yanımızda olması beklediğimiz gibi uzun yolculuğun yükünü büyük ölçüde atmamızı sağladı. Zaten uzun olacak yazı dizimizi daha fazla uzatmadan gezimizde izlediğimiz yolu ve genel tecrübelerimizi anlatmaya başlayalım. Doğu Avrupa’yı merak edenler ve nerede neler yapılır bilmek isteyenler için tarihi bir tur rehberi olacağını düşünüyorum. Nerede yemek yerim diyenler başka yazıları incelesinler. Burada daha çok gezilecek yerler hakkında tarihi bilgiler vereceğim.

Adabazar-İstanbul-Filibe-Sofya-Belgrad

Gece çıktığımız yolculuk bizi şen şakrak bir şekilde İstanbul’a ulaştırdı. Yolda diğer bazı misafirlerimizi de aldıktan sonra sınır kapısından geçip sabaha doğru Bulgaristan’ın sanırım 3. veya 2. en büyük şehri olan Filibe’ye ulaştık. Sabah kahvaltısı sonrası beklemeden Sofya’ya oradan da akşama doğru Belgrad’taki otelimize yerleştik. Akşam yemeğinden sonra çoğu kişi odasına dinlenmeye çekilirken aramızdan genç olanlar elbetteki otelde uyuyacak değil vurduk kendimizi Belgrad sokaklarına…

22221729_10155594694737211_8408184732151741053_n.jpg
Filibe Kahvaltısı

Vurduk derken ana caddelerinden bir tanesinde şöyle bir tur attık. Marketlere gidip et, süt, bira fiyatlarını falan kontrol ettik. Zaten gece yarısı da olduğundan fazla dolanmadan ara barların bir tanesinde goy goya düştük. Garson kıza da bahşişini verdik elbette. Güzel sıcak bir yerdi.

Ertesi sabah ekipçe Belgrad’ı şöyle bir dolaştık. Ankara gibi bir yere benziyor. Şehir merkezi yakınlarında ABD uçaklarının bombaladığı binaları ibret için hala tamir etmemişler (Bosna Savaşında). Bildiğiniz gibi Sırbistan özellikle bu sebepten Avrupa Birliğine alınmadı. Biz oradayken İngilizce ve Sırpça NATO ve ABD aleyhinde pankartlar asılı duruyordu (En tepede ki fotoğrafta görebilirsiniz).

Buradan tarihte önemli ve merkezi bir yer olduğu için uzun süre Osmanlı Devleti’nin elinde tuttuğu Belgrad Kalesi’ne geçtik. Kale şehrin tam merkezinde bulunan bir parkın kenarında bulunuyor. Parkın ismi bize yabancı gelmeyecek; Kalemegdan. Birde tabi parkın içinde bulunan saat kulesinin ismi var oda Sahat Kula. İçerisinde değişik heykeller ve çeşmeler bulunan parkın kalabalığa şehir nüfusuna nefes aldırdığını görüyoruz. Demek ki her yere bina dikmeye gerek yok. Özellikle büyük ve kalabalık şehirlerde bu tür yaşam alanlarının korunması gerektiği çok açık.

WhatsApp Image 2018-03-19 at 13.48.14 (1).jpeg
Kalemegdan

Parkta bu konu ve geçmişteki savaş tekrar aklıma geldi. Yakın tarihte yaşanan üzücü iç savaşlar ve kanlı olaylardan dolayı Sırp halkı ile Müslüman coğrafyanın arası biraz limoni. Son yüzyılda artan ırkçı milliyetçiliğin etkilerinden uzaklaşmak için tarihin sayfalarında göz gezdirdiğimizde ise ilginç bir şekilde Sırp-Osmanlı dostluğunu görmekteyiz. Dostluk derken bizimkilerin boyunduruğu altında geçen uzunca bir süreden bahsediyoruz. Dolayısıyla Sırp diline bir çok Türkçe sözcük girmiş bulunuyor. Sırpların bizimkiler ile iyi geçinmesinin bir diğer sebebi de kuvvetlenen Vatikan Papa’larının oluşturduğu Katolik Hristiyanlığı’na karşı kendilerinin Ortodoks Hristiyanlığı’nı benimsemiş olması. Osmanlının ilk dönem yayılmacı balkan ilerlemesinde şehirlerin çoğunu savaşmadan ele geçirmesinin sebeplerinden bir tanesi bu mezhepsel çatışmayı kullanmasıydı. Ortodoks Hristiyanlığı zayıf haldeyken sığınacak bir liman olarak gördüğü Müslümanların boyunduruğuna girmiş ve üzerilerine yapılan Katolik Hristiyan akınlarına karşı beraber kılıç sallamışlar. Bu birliktelik o denli ileri ki Sırp askerleri Osmanlı Ordusunun sayıca fazla askeri unsurlarından ve değişmez birliklerinden bir tanesini oluşturmuş. Zaten Osmanlı Devleti sonraki dönemde Türk devletinden ziyade emperyal çok uluslu bir imparatorluğa dönecek. Neyse konuyu uzatmadan gezimize geri dönelim. Bu arada tarihi akışı anlatıyorum ki gelecekseniz bunları bilerek gezmeniz daha keyifli olacaktır diye düşündüğümden.

WhatsApp Image 2018-03-19 at 13.48.14 (2).jpeg
Solda Sava nehri ve Belgrad Kalesi’nin arka tarafı

 

Eski surları ve parktaki anıtsal bazı heykelleri dolaşıp geçmişte yıllarca elimizde kalan güzel kaleden, dönem için alınmasını çok zorlaştıran Sava nehrini doyasıya seyrederek gezimize devam ettik. Kale içinde eski surlara dokunmak ve geçitlerden geçerken ister istemez heyecanlandığımı fark ettim. Bir çok kez tadilat görse de eski sur bölümündeki taşlara dokunmak sanki tarihi avucunuza almak gibi.

Burada ayrıca tarihimizin belkide en önemli veziri diyebileceğimiz Sokullu Mehmed Paşa’nın çeşmesi bulunuyor. Kanuni Sultan Süleyman devrinde de veziri azamlık yapan bu büyük Osmanlı veziri aslen de Sırp-Boşnak asıllı bir devşirme.

Kale içinde Damat Ali Paşa’nın da türbesine rastlıyoruz. Bazı yerlerden duydum “Mora fatihi” falan deniyor ama hiç alakası yoktur. Saraya evlenerek giren ve entrikalar ile veziri azam olan, son derece bencil, her şeyi bilen vs. veziri azamımız günümüzün Fatih Terimi veya Tayyip Erdoğan’ı gibidir. Yani her şeyi en iyi o yapar her şeyi en iyi o bilir. Madem bahis açıldı türbesi önünde bahsettim burada da anlatayım bari;

WhatsApp Image 2018-03-19 at 13.48.14 (3).jpeg
Damat Ali Paşa Türbesi

Damat Ali Paşa durup dururken Avusturya’ya savaş açıyor 1715 yılında. Ne hazırlık yapılmış, ne kimsenin fikri alınmış… Aklı sıra başka cephelerde de savaşan Avusturya’yı köşeye sıkıştıracak ve fırsattan istifade 1699 Karlofça ile kaybettiğimiz toprakları geri kazanacak. Vezirimiz hala savaşların 1400’lü yıllardaki gibi kılıç, ok ve at ile yapıldığını zannettiğinden veya 1699 yılı öncesindeki büyük bozgunları unuttuğundan mı artık bilemiyoruz hiç anlamı yok iken savaşa tutuşmak istiyor. Elbette Avrupa’daki gelişen askeri teknoloji ve taktikleri bilen bazı vezirler veya devlet adamları bu duruma tepki gösteriyor. Gösteriyor ama dinleyen kim? Damat Ali Paşa kendisini savaşa girilmemesi için ikna etmeye çalışan Rumeli Kazaskeri’ni görevinden alıyor ve her gelene yolu gösteriyor. Halk başlıyor savaş dolayısıyla homurdanmaya. Bakıyor ki olmuyor gidiyor Şeyhülislama. Çıkart diyor bana bir fetva; “Avusturya ile savaşmamızı istemeyen veya eleştiren her kim var ise vatan hainidir/dinsizdir”. Şeyhülislam bu saçma isteği kabul etmeyince “Sende vatan hainisin demek ki” deyip (Fetöcü Şeyhülislam) görevinden aldığı gibi kendi adamını koyup fetvayı alıyor. Fetva yurt genelinde camilerde vaazlar ile okutulup muhalefetler susturuluyor.

Uzatmayalım.. “Sen kimsin, asıl sen kimsin lan?” ile geçen vezirliğini, orduyu tam hazırlamadan Belgrad yoluna çıkartarak devam ettiriyor. Belgrad yakınlarında ordunun bir kısmı arkada kalmış, bir kısım mühimmat daha gelmemiş, askerin yarısının karnı aç vs. çıkıyor Avusturya birliklerinin karşısına. Karşıda 60 bin Avusturya’lı bir yanı dağ, bir yanı bataklık muazzam bir mevkide konuşlanmışken yine kimseyi dinlemeyip bu durumda saldırıya geçiyor. Savaş sırasında orduyu komuta edemediği gibi donup kalıyor (Bildiğiniz Kal gelmiş paşaya). Emir falan veremeyerek koskoca orduyu mahvediyor. Sonra ağlaya ağlaya kılıcını çekip düşmana saldırırken de daha hemen çıkışta alnından kurşunu yiyerek ölüyor. İşte “Fatih” falan dediğimiz adamın türbesi bu arkadaşlar.

Kalemegdan içinde yine tarihi Paşa Konağı var. Eski paşalar Belgrad’a geldiklerinde burada kalırmış ama içine giremedik.

WhatsApp Image 2018-03-19 at 13.46.37.jpeg

Kale içinde I.Dünya Savaşı sırasında kullanılan obüs ve tanklar bulunmakta. Bunlar hakkında merakım olduğum için eski tankları görmek sürpriz oldu. Tabi birde İstanbol kapısı ve bazı tenis kortları ile beraber dinozor heykellerini de görmek biraz tuhaf oldu. Melih Gökçek’e selam olsun. Demek ki sadece bizim ülkede yok böyle insanlar. Tarihi bir kale içerisinde maketten dinozorların veya tenis kortlarının işi nedir? Muhtemelen uzun müddet bizim boyunduruğumuz altında kalmış olmalarından dolayı tam anlamı ile kafa yapısını değiştirememişler.

WhatsApp Image 2018-03-19 at 14.12.07.jpeg

1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından alınan Belgrad kalesi bazı zamanlar elimizden çıksa da hep geri alınmış. Ancak 1867 yılında tam anlamıyla elimizden çıktığını söyleyebiliriz. Dile kolay neredeyse 350 yıl bizde kalan şehre bizde güzel kale manzarası ile beraber hoşçakal diyoruz.

Ne yazık ki turumuz Belgrad’ı geniş ölçeği ile kapsamıyor. Bu sebeple gezi yolculuğumuza devam etmek için önümüzdeki durak olan Macaristan’ın Budapeşte şehrine hareket edeceğiz. İkinci yazımızda görüşmek dileğiyle hoşçakalın.

Sonraki durak Budapeşte

 

Fetih Sonrası ve Genel Bir Değerlendirme

Önceki yazıya buradan

En son İstanbul’un alınmasını yazmıştık. Buradan uzun bir aradan sonra devam edelim yine. Fetih sonrası dünya çalkalanıyor ve yeni bir döneme gerçekten giriliyor bir nevi. Bu sadece Osmanlı devletinde yasalar ve kanunlar ile değil, Avrupa’nın dönüşümü ve gerçek tehdit olarak Türklerin görülmesi vs. olaylarla açıklanabilir.

1) Fetihle beraber Papa ve Napoli karallığı dehşete düşmüştür. Buna karşılık Papa 1453’te bir haçlı münasebeti düzenlemek istese de başarılı olamaz. Ortadoks ülkeler, Rumlar, cenevizliler fethi tebrik edip vergiye devam etmişlerdir.

2) Papa, etrafa gazı verip Cenevizlileri, Napolileri ve Venediklileri kullanarak Jan Hunyad komutasında haçlı düzenlemeye çalışsa da Napoli/Venedik düşmanlığı bunu engellemiştir. {Burada bir yorum yapmak istiyorum. Avrupa’nın durumu nasıldı? Avrupa’nın durumu anlattığımız gibiydi. Yani bir iç savaş halinde, sefalet, din yobazlığı, kralların kilisenin baskısı, haksızlıklar, kıtlık ve hastalıklar. Doğuda Türklerden nefret ediliyor, zaferler ilerledikçe papayıda telaş alıyordu. Durum o kadar kötüydü ki, sırf mezhep ayrımcılığından İstanbul’a yardım gönderilmemişti. Ülkeler arasındaki anlaşmazlık ve düşmanlık sebebiyle Haçlı seferi bile düzenlenemiyordu. Tabi bu 1700’lerden sonra yavaş yavaş değişiyor.}

3) Vezir Halil paşa fetihten hemen sonra tutuklanıp hapse atılmıştı. Fakat nüfuzu o kadar büyüktü ki öldürülmesi bir iç karışıklığa sebep olabilirdi. Bu sebeple hapsedilip, halk arasında rüşvet aldığı iddiaları ortaya atıldı. Yine fetihi engellediği, vatan haini olduğu vs. iftiralar atılıp söylentiler yayarak 40 gün sonra öldürüldü. Çandarlı ailesinden başka oğlu İbrahim paşa, II.Beyazidin vezir olmuştur. {daha öncede yazdım, olaya tek taraflı bakan genelde muhafazakar tarihçiler Halilin vatan hainliğinden bahsederler.}

4) Halil paşanın ölümüyle  sarayda ve nüfuzda iyice güçlenen devşirmeler her yere sızıp kadrolaşmıştır. Daha sonra gelen vezirlerin hepsi (34 tane) devşirmelerden oluşur.

Sırbistan seferi ve Mora Fethi

1) Fetihten sonra Sırplar tebrik ve vergi gönderse de, Papa teşvikiyle Macarlarla da haçlı için konuştuğu ajanlar tarafından anlaşılmıştı. Bu sebeple sefer düzenlendi. Bazı kaleler alındı ve gözdağı verildi. 1454

2) İki yıl sonra orta avrupanın kapısı Belgrad’ı almak için tekrar sırp seferi yapıldı. Belgrad’ın alınması için toplar döküldü ve çok hazırlık yapıldı. Fakat bunu engellemek isteyen Papa, Jan Hunyad aracılığıyla yardıma yetişti. Jan, oldukça başarılı oldu ve Osmanlı askerlerini püskürttü. Fatih kaçmayıp savaşarak olası bir bozgun önlendi. Fatih savaşta kalçasından yaralanırken, Jan ağır yaralanmış 11 gün sonrada ölmüştür. 1456

3) Peşinden Sırp kalı ölünce seferle alınmıştır 1458

4) Mora alınıyor 1460

5) Mora despotu, kızını Fatih’e nikahlayıp emekliliğini açıklıyor.

6) Papa 1463’te Macarları gaza getirip Bosna taraflarına, Venediklileri de Mora tarafına saldırtmıştır. Venedikliler def edilmiş, Mora ve Atina dolayları kontrol altına alınmış 1463

Osmanlıların Denizciliği Ve Doğu Akdeniz Faliyetleri

1) Osmanlılar ilk büyüme dönemlerinde denizciliğe hiç önem vermezlerdi. Bunun yerine belirttik Venedik/Ceneviz çekişmesini kullanırlardı. Lakin dönem dönem özellikle Venedikliler ihanet etmiş ve devlet zor durumda kalmıştır.

2) Yıldırım, Geliboluda liman ve deniz üstü yaptırdı

3) Fatih devrinde İstanbul’un alınmasıyla donanmaya daha çok önem verildi. Çünkü Venedik ve Papa gemileri arada bir Çanakkale’yi geçip Gelibolu limanını harap ediyorlardı. Yine ege ve marmarada küçük liman ve gemiler korsanlar tarafından tahrip ediliyorlardı. Ele geçirilen yerlere limanlar yapıldı, Turgud, Kemal Reis, barbaros vs. türk gemicilerlede donanmaya ağırlık verildi.

4) Ege ve adaları için Napoli, Venedik ve Papa ile mücadele edilmiş sonunda adaları Osmanlılar almıştır.

Karadeniz Kıyılarının Fethi

1) Bir yanda adalarda mücadele devam ederken diğer yanda Fatih karadeniz kıyılarına gözünü dikmiştir. Ceneviz elindeki Amasra’ya gitti, şehir valisi şehri teslim etti (1460)

2) Candarlardan İsmail bey tırstı birazcık. Kardeşi Ahmet bey osmanlıya kaçtı. Fatih Trabzon’u alacağım ayağına Sinop’a demir attı. Şehri isteyip vergide talep etti. Kabul edilmeyince kardeşi salarak Kastamonu’ya girdi. Oradaki halk Kızıl Ahmet beyi kabul edip bey ilan etti. Sinop’taki İsmail beyle konuşuldu, ikna edildi. Kendisi şehri verip, Bursa’da sancağa yerleşti. Kastamonu sancağı olan Kızıl Ahmet, daha sonra Akkoyunlara kaçtı (1461)

3) 1203 senesindeki IV.haçlı seferinde İstanbul’dan kaçan rumlardan bir aile İznik’e, diğeride Trabzon’a gitti biliyorsunuz 1206. Orada mücadele veren Trabzon rumları, venedik/ceneviz hakimiyetine girmişlerdi. Sol taraftaki candarların dağılmasıyla işi sıkıya bağlayan rum beyi, kızını güçlenen Akkoyunlu hükümdarına nişanladı. Akkoyunlular rumların vergilerini alıp, Fatihe’de akıllı ol diye elçi gönderdiler. Papadan da yardım isteyen Trabzon rumlarına iyice ayar olan Fatih sefere çıkmıştır.

4) Fatih kıyıları denizden çevirip karadan da yöneldi. Geçitleri, dar yolları açtıra açtıra ilerleyen Fatih’i gören rumlar şaşırdı. Kale çok iyi korunsa da, karadan ve denizden kuşatılması, dönemin en iyi toplarının olması ve “Fatih” faktörü teslim olmaya zorladı. Kendisi Serez’e yerleştirildi. (1461)

5) Trabzon’un alınmasına sinirlenen Akkoyun hükümdarı çekinmiş bir şey yapamamıştır. Sonradan Trabzon imparatoru yeğenini Akkoyunlardan getirtmek için mektup yazında Fatih işkillenmiş, hükümdarı, biri müslüman olan dört oğlunu ve yeğenini hapsettirmiştir. 7 ay sonra da öldürtmüştür 1463

Arnavutluk Eflak Boğdan Bosna Seferi

1) Arnavutluk dolaylarına ilk sefer II.Murat devrinde yapılmıştır 1443. Birçok boydan oluşan bu topraklarda en önemli kişi İskender bey idi. Kazanılan yerlere sürekli saldırmış ve başarılar elde etmiştir. Osmanlı buralarla fazla ilgilenememiştir. Çünkü o dönemlerde Haçlı ve :Jan Hunyad belası vardı. İskender bey buradaki beylerle toplantı düzenleyip . Arnavut beyi oldu 1 Mart 1444

2) İskender bey 1447’de Venediklilere de akınlar düzenliyordu. Yine Milan dukası da Venediklilere saldırdığından, Venedikliler dertliydi. Yine Venediklilere düşman olan Napoli krallığı alttan alta Arnavutluğu destekliyordu {Yani karmakarışıktı oralar hala, herkes düşmandı birbiriyle dalaşıyordu ve doğudan gelecek Osmanlıya karşı güçsüz düşüyorlardı}

3) Haçlılara katılmak için İskender bey söz verdi. Venediklilerle sulh yapıldı lakin Kosova savaşına yetişemediler. Zafer ile II.Murat İskenderin üzerine 1449’da yürüdü. Ertesi sene de gelerek Sigetrov ve Kroya’yı almış

4) Napoli, İskender’i kullanıp kışkırtırken Venedikliler artık gıcık olmuşlardı heh heh. Osmanlıyı buraya sefer için kışkırttılar. İstanbul’un alınması, Venediklileri korkuttuğundan bu siyasetten sonra vazgeçtiler, çünkü arnavut ötesi Venedik’ti.

5) İskender bey, Napoli kralının ölümüyle yalnız kaldı ve Osmanlı himayesini tanıdı 1460

6) Papanın gazıyla tekrar Osmanlıya saldıran İskender, sonuç alamasa da çatışmalara devam etti. Fatih o sıralar karadenizle ilgilenmekteydi. İskender daha fazla çatışmaya gerek görmeyip barış yaptı 1463

7) Osmanlıların Bosnayı almasıyla iyice tırsan Venedikliler, Napoli ve Arnavutluğu desteklemeye başladı. Barıştan bir yıl sonra yine azan İskender bey başarılar elde etti ve üstüne gönderilen iki Osmanlı vezirini yendi. Buna sinirlenen Fatih sefere geliyorum deyince Yusuflayan İskender bey artık kim varsa Napoli, Venedik, Macar, Papa yardım istedi haçlı talep etti.1464

8) 1465’in ilkbaharında sefere çıkıldı. İskender bey karşısına çıkmamıştı. Bu yerler alındı geçitler tutuldu, ilerlenmedi. İskender bey Papaya gitti fakat para sıkıntısı olan Papa bol dua verebildi. Napoli’den biraz daha para alıp döndü. 1467’de Osmanlı birliklerine saldırıp başarılı oldu.

9) Fatih, aynı sene yeniden sefere çıktı. Birçok yeri alıp kaleler inşa etti. Asker yığdı. İskender bey taarruz için beyleri toplasa da hummaya yakalandı. 17 Ocak 1468 de öldü.

10) İskender bey, geçitler ve dağlara sahip Arnavutlukta kahramanca savunma yapmıştır. Birçok ajan ve adamların hiyanetine rağmen 25 yıl mücadele vermiştir. Ölümüne Fatih sevinmiş “hristiyanlar kılıç ve kalkanını kaybetti” demiştir.

11) İskenderin oğlu Venedik ve Napoli altında ülkeyi yönetti. Fatih, uzun süre buralara gelmedi Boğdan’a gitti. 1478’de buralara tekrar gelip alamadığı yerleri aldı. Venedik daha fazla savaş tehlikesini görüp barış imzaladı.

Sonraki yazıya buradan