Seküler Devlet ve Tarikat-Vakıf-Ticaret İlişkisi – V

Bir önceki yazıya buradan

Efendim ne dedik? Türklerin islamı kabul etmesiyle beraber bunu kültürleriyle harmanlaması sonucu yeni bir yapı meydana getirildi dedik. Peki yeni yapı derken ne demek istiyoruz? Lan bunun laiklik ve sekülerizm ile ne alakası var?

Bir kere konuyu vakıf sistemine getireceğim için alakası var. İkincisi tarikatların gelişimini ve toplum üzerindeki yansımalarını da anlatmak istiyorum.

Türkistan topraklarında Hoca Ahmet Yesevi önderliğinde bir çok derviş müslümanlığı Anadolu topraklarına yaymaya başladı. Anadolu erenleri ve babaları diye sağda solda gördüğünüz eski türbeler muhtemelen Ahmet Yesevi’nin öğrencileridir. Anadolu Selçuklu devleti hem geleneksel türk kültürü hem de islami anlayış ve hoşgörü yapısı içinde yaşamaya başladı. Mevlana, Yunus Emre, Şeyh Edebali vs. bir çok eren bu topraklarda örnek müslümanlığı ve yaşam biçimleriyle islamiyete önder oldu.

Yani “ben oruç tutuyorum tutmayan o…pu çocuğudur” tarzı bir anlayışın tam tersi “Ben oruç tutuyorum, oruç aç kalmak değil insanın nefsini kontrolüdür. Oruç yürekte aşk ile tutulur gönül ile yaşanır” diyen tarikat hocalarının anlayışıdır. Bu tarikatların amacı islami ve türk geleneğine uygun insan yetiştirmektir. Bunun temeli de Selçuklu geleneğindeki Ahi teşkilatıdır. Peki Ahi teşkilatı nedir?

resized_328b3-623859e2hocaahmedyesevikimdir
Ahmet Yesevi

Ahiliğin günümüzdeki adı kısaca esnaf grubu olarak adlandırılabilir. Anlattığımız tarikat hocaları destekli ve onlardan feyz alan, dürüstlüğe ve onura önem veren, tefeciliği yasaklayan, falza para kazandıysa para kazanamayan arkadaşına destek olan, fazla para kazanmayı uygun görmeyen bunu fakir ile paylaşan, “1 liraya aldım 50 liraya yapıştırdım aki” demeyip “1 liraya aldıysam en fazla 2 liraya satayım ticaret adabına uygun olmalı” diyen, genel olarak misafirperverliğe önem veren, “yanımdaki ekmek fırını çok para kazanıyor bende karşısına açayım parayı vurayım” dediği zaman bunu engelleyen ayıp sayan, ahlaklı, namazında, eline-diline-beline sahip çıkan insanlar topluluğudur. (Ahiler ile ilgili istek olursa genel bir yazı yazabilirim).

Ahi teşkilatı Anadolu Selçuklu Devleti’nin temel taşıdır. Esnafın örnek müslüman anlayışını benimsemiş tasavvufi tarikat desteğiyle adeta kendi içinde sosyal adaleti sağlaması ve vurgunculuğa göz açtırmaması zenginleşmeyi ve bir Türk-İslam anlayışını meydana getirmiştir.

Lakin doğudan gelen Moğol akınları neticesinde vergiye bağlanan Selçuklu Devlet’i gücünü yitirince ve zaman içinde dağılınca bu tarikat erenleri batı topraklara kaçmaya başlamıştır. Şeyh Edebali mesela Osman beyin yanındadır.

Osmanlı devletinin kuruluşu ve bu türk-islam yani tarikat-ahi teşkilatının üzerinde olmuştur. Başarısının sırrı torpilsiz ehli kişilerin görev yerlerine getirilmesi ve ahlakı/onuru öne alan bir anlayış üzerine inşa edilen toplum yapısında gizlidir. Bu ahlaki ve tasavvufi islam anlayışı zaten gavur topraklarında saldırıları da şekillendirmiştir. Saldırma amaçları elbette gaza olmakla beraber “eğer teslim olursanız canınız bize emanet” denmesinin ve bunun adilane bir şekilde yapılmasının gayesi budur.

ahilik-nedir-kurulusu-kurallari-main-img.jpg

Toparlarsak Osmanlı devleti içerisindeki farklı din-mezhep-etnik kökenlerin bir arada yaşamasının sebebi geçmişten gelen Türk kültürünün islami gelenek ile harmanlanması sonucu ortaya çıkan tarikat-ahi teşkilatıdır. Bu düşünce “yahudi o zaman kellesini kesmek sevaptır” demeyerek veya ormanda domuz kovalamak yerine “ben ahlakım, dürüsütlüğüm, yaşantım ve onurum ile yahudiye veya hristiyana örnek olayım böylece müslümanlığa davet edeyim onları da kurtarayım” tarzında bir yaşam felsefesini kabul etmiştir. Alınan yerlerde yaşatılan hoşgörü ve anlayışın temeli budur.

Fakat Osmanlı devletinin ilk 200 yılında işleyen bu gelenek Fatih Sultan Mehmed zamanında kırılacak ve toplum farklı bir yola gidecektir. Onu da bir sonraki yazımızda anlatacağız.

Sonraki yazıya buradan

Dağın Efendisi Hassan Sabbah ve Alamut

Bu sıralarda sürekli bir Hassan Sabbah ve Alamut tarihi elime geliyor arkadaş. Bir dönem okudum yeter artık. Son kitabımızı okumamın sebebi dayımın Amerika’dan iki aya gelecek olması. 4 yıl evvel geri gavur memleketlere giderken aldığı kitaplar arasında görmüştüm. Benim kitabı beğendiğimi fark edince vermek istemiş ama Amerika’ya götüreceği için verememişti. Sağ olsun ertesi sene gitmiş almış kitabı imzalayıp “Canım Yeğenime..” diyerek göndermiş. Sırada olan kitaplardan dolayı okuyamamıştım. Birazda arada dedim ya bir Hassan Sabbah furyası dadanınca efendim kenara bıraktım. Roman sanıyordum bu kitabı aslında. Meğer bildiğin akademik yayınmış beya..

Kaleyi Tadilata Almışlar

Kitabımızın yazarı yaşı benden bir miktar büyük olan genç bir akademisyen olan Ayşe Atıcı Arayancan. Zaten dayımın önerisinden anlamam gereken bildiğiniz kaynakları sayfaları belirtilmiş doktora tezi gibi bir kitap var elinizde. Gereksiz diyaloğa girmeden net bir İsmaili tarihi anlatılmış (Hassan Sabbah taraftarlarına verilen isimdir).

Tarihte sürekli suikastlar ve cinayetler ile anılan ve sapık bir mezhep olarak gösterilen bu fedaileri daha yakından tanıma imkanınız oluyor. Gördüğümüz şey ise hiçte tek taraflı suikastlar olmadığı. Çünkü ehlibeyte karşı olan bu tarikatın destekçilerine de çok sayıda zulümler yapılmış. Yapana da suikast yapılmış karşılığında. Burada tarihte karşılıklı nefret ve uygulamaların nasıl çorap söküğü gibi geldiğini de görüyoruz.

Elbette bu fedailer günümüzde de yaşamaktalar. Efsane ve paranoyaklığı bırakırsak farklı bir mezhep olarak günümüze kadar gelmişler. En güçlü döneminde Selçuklu başta olmak üzere bir çok devlete sıkıntı yaşattıktan sonra Moğallar tarafından ana kale ele geçirilmiş.

Özetle kitap bildiğiniz akademik İsmaili Tarihini anlatmakta. Resmi belgeler ile yazılan bu tarz kitapların taraftarları seveceklerdir.

Rum İmparatorluğu Giriş

Önceki yazıya buradan

1200-1261 Rum İmparatorluğu

1) 1210’a kadar Selçukluların saldırıları sonucunda bunalım, Moğolların istilasıyla bir rahatlama yaşanmış 🙂

2) II.Lanj, 1195’te kardeşini tahttan indirip kendini imparator ilan ediyor. 1201’de eski imparatorun oğlu kaçıp Venedikteki IV.Haçlı ordusuna başvuruyor, “bana yardım edin lan” diyerek. Buradan da şehri haçlılarla geri alıyor.{yalnız kitap anlatmamış ben burdan bilgiyi paylaşayım yine. Şimdi bu haçlı seferi çok önemli bir sefer. Varis bizans prensi haçlılardan yardım istiyor tabi imparator olmak için. Papanında gazıyla ilerde de isteklerini yerine getiririz dayı diyerek şehir alınıyor. Fakat şöyle bişey oluyor ki; o haçlı ordusu şehri aldığı gibi bırakmıyor. Katolik olan papa ve ordusu, ortadoks olan merkez istanbulu yağmalıyorlar. Tam anlamıyla yani. Zaten doğu roma imparatorluğu olduğu için güzel birşehir kabul edilen istanbuldaki zenginlikleri gören haçlıların serseri guruh takımı ne bulurlarsa yağmalıyorlar. Ayasofyadaki altın şeyleri falan söküyorlar ki bazı parçalar şu an vatikandadır. Neyse efendim hatta kilise Ayasofyaya hayvanları soktukları, ötesi kadınlarla ilişkiye girdikleri de yazılmakta. Yani yapılmayacak ne varsa yapılmış. Sonrada gerisin geri heralde yağmadan sonra birde üstüne sigara yakarak dönmüşlerdir. Burası kırılma noktası çünkü arası zaten bozuk olan katolik ve ortadoks mezhepleri özellikle ortadokslar, haçlılardan da katoliklerden de nefret etmişler. Onları hırsız soyguncu olarak gördükleri için bu kin oluşmuş. Yine kırılma noktası çünkü bu kin sayesinde İstabulun alınmasına da, Osmanlının ilerlemesine de vesile oluyor anlatacağız}.

3) Latinler, 1204’te şehri işgal edip latin iparatorluğunu kuruyorlar. {Hemen haçlılardan sonra gelen hırsız mal kafalı latinlerin emrine giren Ortadokslar kafayı yemiş olmaılar. }

4) 1261′ de şehir tekrar geri alnıyor.

1300’lü Yıllarda Anadolu

1) Selçuklular çökmüş, Bizans çok zayıflamış durumda. Selçukluların uç beyleride, Moğollara vergi vermeyi kabul ederek kendi başlarına hareket etmeye başlıyorlar

2) Doğudan batıya göçler oluyor {sebep malum Moğol istilası ara ara}

3) Beylikler kuruluyor. Germiyan, Eşref, Hamidoğulları, Saruhan, Menteşe, Osmanlı vs. kuruluyor

4) Moğol valileri vergileri topluyorlar, isyanları bastırıyorlar

5) Beyliklerin Osmanlıyla münasebetleri oluyor haliyle. Kimisi sürekli savaşıyor, kimisi topraklarını satıyor, kimside “veriyorum al amcoğlu” diyor.

6) Ankara savaşından sonra bazı beylikleri Timur geri veriyor. Fakat osmanlı toparlandıktan sonra buraları geri ele geçiriyor.

7) Çoğu beyliğin taht kavgasına girdiği için yokolduğunu görüyoruz. {daha öncede dedim, efendim ben iyi hristiyanım, müslümanım, yok ben çok iyi candaroğullarındanım işlemiyor. Yok dayı, taht ve ihtiras herşeyin önünde buralarda. Çocuklar, kardeşler amcalar kendi imparatorluğu için ayaklanıyorlar. Kral ve impratorluğun soyundan gelenler halk tarafından kutsal göründüğü için (bizim içinde hristiyanlar içinde) bir padişah veya bey kardeşi çocuğu “ben imparatorum lan” dediğinde halk onuda takip ediyor sonuçta ülkede kargaşa ve bölünme yaşanıyor. Tabi 1300 lü yıllardan bahsediyoruz bu zamanlardaki dine ve topluma bakışı görebilmek lazım. İlerde açıklayacağım ara ara}

Devamı için buradan